12 Ocak 2016 Salı

Zincirin İlk Halkası

Yıllardır pek çok yazma girişimim oldu, gerek elektronik gerek kağıt ortamında. Hiç biri hedeflediğim gibi gitmedi. Defalarca başladım ve vazgeçtim. Pek hoşlanmam aslında işleri yarım bırakmaktan. Kendimce sebeplerim vardı tabi her zaman, kah yeterli zamanım olmadığını düşündüm, kah benim o anda anlatmak istediklerimin ülkemizin / dünyanın gayet ciddi dertleri sırasında anlatılmaya değer olmadığını, kah kendimi yeterince doğru ifade edemeyeceğimi. Bir de tabi yazan kimliğimi, yazdıklarımı tanıdıklarımın okumasından çekindiğim için hep gizli saklı yazmaya çalıştım. Hayır, yazdıklarım onlar hakkında olumsuz düşüncelerimi içereceğinden değil -en azından her zaman-; cesaret edemedim, beğenilmeme korkuma yenik düştüm hep.  Bu korkunun köklerine inip psikolojik analizlere girmeyi çok isterdim ama  şimdi bunun ne yeri ne zamanı; belki daha sonra :) . Şimdi de gizli yazıyorum gerçi. Böyle daha rahat hissediyorum kendimi. 2015'te olduğu gibi 2016 hedeflerimden biri yine yazmaktı ama bugüne kadar erteleyip duruyordum. Peki bu sefer ne farklı olacak da yazacaksın sürekli yazacaksın diye sorarsanız bu yıl kendime "her gün 15 dakika yazma" hedefi koydum. İki gün önce sosyal medyada Barış ÖZCAN'ın bir videosunu gördüm; (link eklemeyi başarabilir miyim bilmiyorum ama youtube'da  "Barış ÖZCAN" olarak aratırsanız mutlaka bulursunuz; zaman yönetimi ile ilgili pratik önerileri var kendisinin ) ve bir de böyle deneyelim bakalım dedim.
"Sen kimsin peki?" diye soracak olursanız "barışı destekleyen, özgürlüklere inanan, ön yargılarından kurtulmaya çalışan (ve aslında yaşadığı toplumla kıyasladığında pek çoğuna göre son derece ön yargısız olduğunu kabul eden) biriyim" diyerek 15 dakikamı tüketmiş olduğumdan şimdilik sizi blogdaki tanıtıcı bölüme yönlendirebilirim ancak. Ama ilerleyen günlerde kendimle ilgili daha ayrıntılı bilgi verebileceğimi umuyorum.
Görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder