Ben dünyanın en büyük aşığı olabilirim
Ben koynunda yüz sene bin sene durabilirim
Ben Leyla'yı, Mecnun'u, Ferhat'ı Aslı'yı Kerem'i bilmem ama
Bağdat'ı iki gözüm kapalı bulabilirim...
Sabahtan beri dinlemeye doyamadığım şarkı... Adını daha önce hiç duymadığım Ayla ÇELİK'in Beyaz ile düeti. Umut her zaman vardır; Bağdat'ta zamanın zor koşullarında yaşanan hayatları, ortaya çıkan sanat eserlerini ve bu eserlerin sanatçılarını düşününce, Hayyam'ı aklımın ucundan geçirince neden olmasın diyorum; neden yaşama sevincimize sarılmayalım dört elle, neden sanata, edebiyata, bilime yormayalım kafamızı "bu şartlarda bile"? Asıl böyle zamanlarda yönümüzü çevirmeliyiz sanata, bilime, edebiyata (hoş, edebiyat da en güzel sanat dallarından biri benim gönlümde). Bugün hayranlıkla andığımız sanatçılar, bilim insanları çok mu iyi şartlarda yaşamışlardı? Einstein, Kafka, Beethoven Nazi vahşetinde, Hayyam, İbn-i Sina orta çağda yaşamadılar mı? Acı çekmediler mi? Her şey önlerine altın tepside mi sunuldu? "Tutku"ydu bence eserlerindeki sır; sığınak ettiler yeteneklerini kendilerine. Ben yeteneklerimi keşfedemedim henüz; ama bu başkalarının yeteneklerinden kendimi mahrum etmemi gerektirmiyor. Ben her koşulda kendimi geliştirmeye adıyorum kendimi "her şeye rağmen" ; okumaya, öğrenmeye, hayret etmeye, hayranlık duymaya, öğrendiklerimden keyif almaya adıyorum kendimi. Ha bu arada bir gün kendi yeteneğimi, kendi tutkumu keşfedersem eğer; fazladan bir sığınağım daha olur, ne de güzel olur...
Hayat güzel, çok güzel; her şeye rağmen...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder