19 Ağustos 2016 Cuma

Bir Uçağı Beklerken

Bayağı bayağı alışmışım buraya yazmaya ki, daha bir hafta olmamasına rağmen sürekli bir "ay bloğa yazmayalı çok oldu yine" hissi içimde. Yine bir uçak yolculuğu öncesinde uçak saatinden iki saat önce havaalanında olunca fırsat bu fırsat dedim. Evet, tam iki saat önce geldim. Niye? Çünkü öyle dedi firma yetkilileri. Nerde bende o cesur yürek "aman canım, 2 saat önce gidip de ne yapacağım, son 1 saat orda olsam yeter" diyecek? Kurallarla ilgili ciddi sıkıntılarım olduğunu düşünmeye başladım son Zaman'larda. Tamam, kuralları ne kadar sevdiğimi Matmazel doğduktan sonra keşfetmiştim zaten de, hiç esneyememek, insiyatif kullanmaktan korkmak gibi sıkıntılarım da eşlik ediyor bana uzun süredir! Bu konuda geliştirmeliyim kendimi.
Bir hafta -on gün sürecek bir iş seyahati var önümde! Net bir süre veremiyorum çünkü bilmiyorum! Üstelik iş seyahati diyorum ama henüz iş başı yapmadım, işe kabul edildiğim kesin gibi de olsa henüz ne bir sözleşme var, ne de tebliğ edilmiş bir ücret bilgisi. Bakalım, bir çeşit deneme gibi olacak sanırım hem şirket hem de benim için. Bu arada, asıl seyahat uçakla değil, trenle! Yaklaşık 12-13 saatlik bir yataklı tren yolculuğu bekliyor beni akşama. Bu uçuş tamamen benim cebimden çıkıyor bu arada.
Bu seyahat belli olduğunda önce Matmazelle konuştum. Malum, iki yıldır hiç ayrı kalmadık geceleri (sanırım, kaldıysak da hatırlamıyorum) be kendisinin "ben sensiz uyuyamam" gibi bir fikri sabiti var. O yüzden aldım karşıma ve dedim ki böyle böyle. Benim iş için bir hafta on günlük bir seyahate gitmeliyim. Bu konuda ben seyahatteyken sen de anneannelerle kalarak bana destek olur musun? Önce mırın kırın etti, gitmeni istemiyorum, kaç gün, gitmesen olmaz mı??? Ben de dedim ki: Gitmeyebilirim, ama o zaman patron benim yerime başka birini işe alır, Ankara'ya taşındığımızda ben başka bir iş bulabilir miyim, bilmiyorum. Bulamazsam çalışamam, sen okula giderken ben evde kalmak zorunda kalırım. Benim evde kalmamı, çalışmamamı, mesleğimden vazgeçmemi ister misin? "Hayır" dedi, "istemem, git o zaman". Canımın içi güzel kızım benim... Sonra dün akşam uyumadan önce taaa ne zaman alıp sakladığım çim adamı verdim ve dedim ki: Ben gelinceye kadar her gün bunu sular mısın? Bakalım ben gelmeden saçları çıkacak mı yoksa ben onun saçı çıkmadan mı geleceğim? Bir de birlikte aldığımız defterine bana anlatmak istediklerini resimlemek/ yazdırmak ister misin? Ben de benim defterime yazacağım her gün ve döndüğümde her iki deftere birlikte bakacağız. "Tamam" dedi fıstığım :) çim adama da beklediğimin üzerinde şaşırdı ve sevindi :) Ve son olarak dişlerini fırçalarken aklına geldi: Ben ürün sensiz Nasıl uyuyacağım??? Hemen komediye çevirdim endişe bulutlarını: Aaaa, bak iyi hatırlattın. Sen şimdi yarın ve sonraki bir kaç gün bensiz uyuyacaksın ya, Ankara'daki okullardaki öğretmenler çok şaşıracaklar, ha ha ha! şaşkın şaşkın bakıyor tabi bu arada. Hiç bozmadan devam ediyorum: Ben sana söylemedim herhalde di mi, Ankara'da öğretmenlerle konuşurken dediler ki birinci sınıfa başlayacak öğrencilerin en az 3 gün annesinden ayrı yatabiliyor olması lazım dediler. Ben de onlara şaka olsun diye "Ama Matmazel bensiz uyuyamaz ki" dedim, "eh, o Zaman uyuduğunda gelir bizim okulumuza" dediler. Ha ha ha, oysa sen 3 yaşındayken bile bensiz uyuyabilitordun, değil mi? Ha ha ha :) Bu esnada kendisi de gülmeye başladı yavaştan. "Di mi ama? Ha ha ha:)" diye devam ettim, "üstelik şimdi de ayrı uyuyacaksın, Ankara taşındığımızda da öğretmenlerin çok şaşıracak, ne çabuk öğrendi" diyecekler, biz de "zaten biliyordu ki, biz size şaka yapmıştık, ha ha ha" diyeceğiz" deyince konu Matmazelin hınzır kahkahalarıyla kapanmış oldu. Bakalım, inşallah işe yarayacak bu taktikler ve biz kızımla sağlıkla ve mutlulukla kavuşacağız bir kaç gün sonra...
Aslında havalimanı manzaramdan bahsederim diye girmiştim bloğa ama neler anlattım yine, uzattıkça uzattım. Amaaaan, buraya da uzata uzata yazamayacaksam niye açtım ben bloğu?
Bu seyahat için yanıma üç kitap almış olmama rağmen (ikisi daha önce başlayıp henüz bitirmesinin kişisel gelişim / ebeveynlik kitabı) burda vakit geçirmek için girdiğim D&R'dan Erasmus'un Deliliğe Övgüsü'nü (10 TL'ye!)almadan çıkamadım! Kitabı aldım ama adımımı atamıyorum bir türlü dıları. Bakması bile büyük keyif. "Ne kadar şanslı burada çalışanlar" diye düşündüm bir ara, bütün gün bir sürü kitabın içindeler. Biliyorum, muhtemelen aldıkları maaş çok düşük ve benin hayalimdeki gibi bütün gün kitap okuma şansları yok tabi ki. Yine de insanın manzarasının kitap olması bile ne muhteşem şey yaaa!!! Geçen gün de Kurtlarla Koşan Kadınlar'ın biraz yıpranmış bir formunu 5 TL'ye bulunca Sevinç'ten çıldıracaktım. "5 TL mi, 5, 5?" diye gözlerimi belertip elimle "5" yapa yapa sorunca satıcıya "10 olsun o zaman!" dedi adam. 5 TL'ye aldım valla!!!
Allahım, ne olacak benim bu kitap tutkum bilmiyorum, para kazanmayı istememin en önemli sebebi kızıma iyi bir eğitim sağlyabilmekken en önemli ikinci sebebi de dilediğim kitabı hiç duraksamadan, bütçe hesabı yapmadan alabilmek! !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder