Benim Yolum
22 Ağustos 2016 Pazartesi
Ne Yaptım, Ne Yaptın, Ne Yaptık???
İki "gerçek" türkü dinleyin; insanlar ne acılar çekmiş/çekiyor anlarsınız. Peki siz bu acılardan muaf olmak için ne yaptınız? Yoksa İlahi adalete inancınız mı yok???
19 Ağustos 2016 Cuma
Bir Uçağı Beklerken
Bayağı bayağı alışmışım buraya yazmaya ki, daha bir hafta olmamasına rağmen sürekli bir "ay bloğa yazmayalı çok oldu yine" hissi içimde. Yine bir uçak yolculuğu öncesinde uçak saatinden iki saat önce havaalanında olunca fırsat bu fırsat dedim. Evet, tam iki saat önce geldim. Niye? Çünkü öyle dedi firma yetkilileri. Nerde bende o cesur yürek "aman canım, 2 saat önce gidip de ne yapacağım, son 1 saat orda olsam yeter" diyecek? Kurallarla ilgili ciddi sıkıntılarım olduğunu düşünmeye başladım son Zaman'larda. Tamam, kuralları ne kadar sevdiğimi Matmazel doğduktan sonra keşfetmiştim zaten de, hiç esneyememek, insiyatif kullanmaktan korkmak gibi sıkıntılarım da eşlik ediyor bana uzun süredir! Bu konuda geliştirmeliyim kendimi.
Bir hafta -on gün sürecek bir iş seyahati var önümde! Net bir süre veremiyorum çünkü bilmiyorum! Üstelik iş seyahati diyorum ama henüz iş başı yapmadım, işe kabul edildiğim kesin gibi de olsa henüz ne bir sözleşme var, ne de tebliğ edilmiş bir ücret bilgisi. Bakalım, bir çeşit deneme gibi olacak sanırım hem şirket hem de benim için. Bu arada, asıl seyahat uçakla değil, trenle! Yaklaşık 12-13 saatlik bir yataklı tren yolculuğu bekliyor beni akşama. Bu uçuş tamamen benim cebimden çıkıyor bu arada.
Bu seyahat belli olduğunda önce Matmazelle konuştum. Malum, iki yıldır hiç ayrı kalmadık geceleri (sanırım, kaldıysak da hatırlamıyorum) be kendisinin "ben sensiz uyuyamam" gibi bir fikri sabiti var. O yüzden aldım karşıma ve dedim ki böyle böyle. Benim iş için bir hafta on günlük bir seyahate gitmeliyim. Bu konuda ben seyahatteyken sen de anneannelerle kalarak bana destek olur musun? Önce mırın kırın etti, gitmeni istemiyorum, kaç gün, gitmesen olmaz mı??? Ben de dedim ki: Gitmeyebilirim, ama o zaman patron benim yerime başka birini işe alır, Ankara'ya taşındığımızda ben başka bir iş bulabilir miyim, bilmiyorum. Bulamazsam çalışamam, sen okula giderken ben evde kalmak zorunda kalırım. Benim evde kalmamı, çalışmamamı, mesleğimden vazgeçmemi ister misin? "Hayır" dedi, "istemem, git o zaman". Canımın içi güzel kızım benim... Sonra dün akşam uyumadan önce taaa ne zaman alıp sakladığım çim adamı verdim ve dedim ki: Ben gelinceye kadar her gün bunu sular mısın? Bakalım ben gelmeden saçları çıkacak mı yoksa ben onun saçı çıkmadan mı geleceğim? Bir de birlikte aldığımız defterine bana anlatmak istediklerini resimlemek/ yazdırmak ister misin? Ben de benim defterime yazacağım her gün ve döndüğümde her iki deftere birlikte bakacağız. "Tamam" dedi fıstığım :) çim adama da beklediğimin üzerinde şaşırdı ve sevindi :) Ve son olarak dişlerini fırçalarken aklına geldi: Ben ürün sensiz Nasıl uyuyacağım??? Hemen komediye çevirdim endişe bulutlarını: Aaaa, bak iyi hatırlattın. Sen şimdi yarın ve sonraki bir kaç gün bensiz uyuyacaksın ya, Ankara'daki okullardaki öğretmenler çok şaşıracaklar, ha ha ha! şaşkın şaşkın bakıyor tabi bu arada. Hiç bozmadan devam ediyorum: Ben sana söylemedim herhalde di mi, Ankara'da öğretmenlerle konuşurken dediler ki birinci sınıfa başlayacak öğrencilerin en az 3 gün annesinden ayrı yatabiliyor olması lazım dediler. Ben de onlara şaka olsun diye "Ama Matmazel bensiz uyuyamaz ki" dedim, "eh, o Zaman uyuduğunda gelir bizim okulumuza" dediler. Ha ha ha, oysa sen 3 yaşındayken bile bensiz uyuyabilitordun, değil mi? Ha ha ha :) Bu esnada kendisi de gülmeye başladı yavaştan. "Di mi ama? Ha ha ha:)" diye devam ettim, "üstelik şimdi de ayrı uyuyacaksın, Ankara taşındığımızda da öğretmenlerin çok şaşıracak, ne çabuk öğrendi" diyecekler, biz de "zaten biliyordu ki, biz size şaka yapmıştık, ha ha ha" diyeceğiz" deyince konu Matmazelin hınzır kahkahalarıyla kapanmış oldu. Bakalım, inşallah işe yarayacak bu taktikler ve biz kızımla sağlıkla ve mutlulukla kavuşacağız bir kaç gün sonra...
Aslında havalimanı manzaramdan bahsederim diye girmiştim bloğa ama neler anlattım yine, uzattıkça uzattım. Amaaaan, buraya da uzata uzata yazamayacaksam niye açtım ben bloğu?
Bu seyahat için yanıma üç kitap almış olmama rağmen (ikisi daha önce başlayıp henüz bitirmesinin kişisel gelişim / ebeveynlik kitabı) burda vakit geçirmek için girdiğim D&R'dan Erasmus'un Deliliğe Övgüsü'nü (10 TL'ye!)almadan çıkamadım! Kitabı aldım ama adımımı atamıyorum bir türlü dıları. Bakması bile büyük keyif. "Ne kadar şanslı burada çalışanlar" diye düşündüm bir ara, bütün gün bir sürü kitabın içindeler. Biliyorum, muhtemelen aldıkları maaş çok düşük ve benin hayalimdeki gibi bütün gün kitap okuma şansları yok tabi ki. Yine de insanın manzarasının kitap olması bile ne muhteşem şey yaaa!!! Geçen gün de Kurtlarla Koşan Kadınlar'ın biraz yıpranmış bir formunu 5 TL'ye bulunca Sevinç'ten çıldıracaktım. "5 TL mi, 5, 5?" diye gözlerimi belertip elimle "5" yapa yapa sorunca satıcıya "10 olsun o zaman!" dedi adam. 5 TL'ye aldım valla!!!
Allahım, ne olacak benim bu kitap tutkum bilmiyorum, para kazanmayı istememin en önemli sebebi kızıma iyi bir eğitim sağlyabilmekken en önemli ikinci sebebi de dilediğim kitabı hiç duraksamadan, bütçe hesabı yapmadan alabilmek! !
Bir hafta -on gün sürecek bir iş seyahati var önümde! Net bir süre veremiyorum çünkü bilmiyorum! Üstelik iş seyahati diyorum ama henüz iş başı yapmadım, işe kabul edildiğim kesin gibi de olsa henüz ne bir sözleşme var, ne de tebliğ edilmiş bir ücret bilgisi. Bakalım, bir çeşit deneme gibi olacak sanırım hem şirket hem de benim için. Bu arada, asıl seyahat uçakla değil, trenle! Yaklaşık 12-13 saatlik bir yataklı tren yolculuğu bekliyor beni akşama. Bu uçuş tamamen benim cebimden çıkıyor bu arada.
Bu seyahat belli olduğunda önce Matmazelle konuştum. Malum, iki yıldır hiç ayrı kalmadık geceleri (sanırım, kaldıysak da hatırlamıyorum) be kendisinin "ben sensiz uyuyamam" gibi bir fikri sabiti var. O yüzden aldım karşıma ve dedim ki böyle böyle. Benim iş için bir hafta on günlük bir seyahate gitmeliyim. Bu konuda ben seyahatteyken sen de anneannelerle kalarak bana destek olur musun? Önce mırın kırın etti, gitmeni istemiyorum, kaç gün, gitmesen olmaz mı??? Ben de dedim ki: Gitmeyebilirim, ama o zaman patron benim yerime başka birini işe alır, Ankara'ya taşındığımızda ben başka bir iş bulabilir miyim, bilmiyorum. Bulamazsam çalışamam, sen okula giderken ben evde kalmak zorunda kalırım. Benim evde kalmamı, çalışmamamı, mesleğimden vazgeçmemi ister misin? "Hayır" dedi, "istemem, git o zaman". Canımın içi güzel kızım benim... Sonra dün akşam uyumadan önce taaa ne zaman alıp sakladığım çim adamı verdim ve dedim ki: Ben gelinceye kadar her gün bunu sular mısın? Bakalım ben gelmeden saçları çıkacak mı yoksa ben onun saçı çıkmadan mı geleceğim? Bir de birlikte aldığımız defterine bana anlatmak istediklerini resimlemek/ yazdırmak ister misin? Ben de benim defterime yazacağım her gün ve döndüğümde her iki deftere birlikte bakacağız. "Tamam" dedi fıstığım :) çim adama da beklediğimin üzerinde şaşırdı ve sevindi :) Ve son olarak dişlerini fırçalarken aklına geldi: Ben ürün sensiz Nasıl uyuyacağım??? Hemen komediye çevirdim endişe bulutlarını: Aaaa, bak iyi hatırlattın. Sen şimdi yarın ve sonraki bir kaç gün bensiz uyuyacaksın ya, Ankara'daki okullardaki öğretmenler çok şaşıracaklar, ha ha ha! şaşkın şaşkın bakıyor tabi bu arada. Hiç bozmadan devam ediyorum: Ben sana söylemedim herhalde di mi, Ankara'da öğretmenlerle konuşurken dediler ki birinci sınıfa başlayacak öğrencilerin en az 3 gün annesinden ayrı yatabiliyor olması lazım dediler. Ben de onlara şaka olsun diye "Ama Matmazel bensiz uyuyamaz ki" dedim, "eh, o Zaman uyuduğunda gelir bizim okulumuza" dediler. Ha ha ha, oysa sen 3 yaşındayken bile bensiz uyuyabilitordun, değil mi? Ha ha ha :) Bu esnada kendisi de gülmeye başladı yavaştan. "Di mi ama? Ha ha ha:)" diye devam ettim, "üstelik şimdi de ayrı uyuyacaksın, Ankara taşındığımızda da öğretmenlerin çok şaşıracak, ne çabuk öğrendi" diyecekler, biz de "zaten biliyordu ki, biz size şaka yapmıştık, ha ha ha" diyeceğiz" deyince konu Matmazelin hınzır kahkahalarıyla kapanmış oldu. Bakalım, inşallah işe yarayacak bu taktikler ve biz kızımla sağlıkla ve mutlulukla kavuşacağız bir kaç gün sonra...
Aslında havalimanı manzaramdan bahsederim diye girmiştim bloğa ama neler anlattım yine, uzattıkça uzattım. Amaaaan, buraya da uzata uzata yazamayacaksam niye açtım ben bloğu?
Bu seyahat için yanıma üç kitap almış olmama rağmen (ikisi daha önce başlayıp henüz bitirmesinin kişisel gelişim / ebeveynlik kitabı) burda vakit geçirmek için girdiğim D&R'dan Erasmus'un Deliliğe Övgüsü'nü (10 TL'ye!)almadan çıkamadım! Kitabı aldım ama adımımı atamıyorum bir türlü dıları. Bakması bile büyük keyif. "Ne kadar şanslı burada çalışanlar" diye düşündüm bir ara, bütün gün bir sürü kitabın içindeler. Biliyorum, muhtemelen aldıkları maaş çok düşük ve benin hayalimdeki gibi bütün gün kitap okuma şansları yok tabi ki. Yine de insanın manzarasının kitap olması bile ne muhteşem şey yaaa!!! Geçen gün de Kurtlarla Koşan Kadınlar'ın biraz yıpranmış bir formunu 5 TL'ye bulunca Sevinç'ten çıldıracaktım. "5 TL mi, 5, 5?" diye gözlerimi belertip elimle "5" yapa yapa sorunca satıcıya "10 olsun o zaman!" dedi adam. 5 TL'ye aldım valla!!!
Allahım, ne olacak benim bu kitap tutkum bilmiyorum, para kazanmayı istememin en önemli sebebi kızıma iyi bir eğitim sağlyabilmekken en önemli ikinci sebebi de dilediğim kitabı hiç duraksamadan, bütçe hesabı yapmadan alabilmek! !
13 Ağustos 2016 Cumartesi
Uçakta
Özlemişim uçağa binmeyi. Eskiden ne çok binerdim. Ah o eski günler! Neyse, geçmişe hayıflanmaktansa anın tadını çıkarmak lazım: Bak, hala sabahın köründe uçağa binecek fırsatın ve olanağın var. Yeni bir kitaba başlamanın da heyecanı ile birleşince anın keyfine doyum olmuyor doğrusu. Bir de şu dün akşam içtiğim Majezik'in midemde yarattığı şiddetli ağrı geçerse ballı kaymak. İler görüşmesine gidiyorum bu arada bu cumartesi sabahı, sabahın köründe. Bugünün cumartesi olduğu biletleri almadan aklıma geleydi büyük ihtimal ta burdan oraya kalkıp da gitmezdim ama bir an bir il teklifi alıyor olmanın heyecanı cumartesileri çalışmayı tercih etmeme kararımı hatırlamama engel oldu. Olsun, vardır bunda da bir hayır. Hiç bir şeye olmasa bile, haftalar sonra bugün uçağa yetişebilmek adına 05.30 civarı uyanmam vesilesiyle #40sabaherkenkalk projesine de yeniden başlatmama vesile olur belki bu seyahat. Eski-yeni memleketimizi bir de günübirlik ziyaret edelim bakalım.
8 Ağustos 2016 Pazartesi
Hafifledim
Bir kese yapmışım akşam, yarım saat falan duşta kaldım sanırım, tenimin rengi açıldı yemin ederim. Termosifonun suyu bitmeyeydi daha da çıkmazdım ya neyse. Öncesinde de ne zamandır ertelediğim bir takım kadınsal faaliyetleri halletmiltim. Kese sonrası bir de yüzüme peeling yapıp pilli fırçayla yüzümü zımparaladım ki; ohhh!!! Klişeyim sifonunu çekince banyoyu su basıyor olduğunu keşfetmem ve bunun için yarım saat uğraşmak bile keyfimi yok edemedi doğrusu. Ev dökülüyor resmen. Neyse ki son günler diyip moralimi bozmamaya çalışıyorum. Mutfaktaki karınca ve böcek problemi için de aynı taktiği uyguluyorum. Şimdi önümde zorlu bir taşınma süreci var. Taşınacağımız şehirden ev bulup alım/satım/kira işlemleri sonrası buradaki evi toparlamaya başlamak lazım. Bir yandan da beklemeye gerek yok, sen toparlan yavaştan diyorum ama şu eğitim bitmeden o da zor. Eğitim bitince de ev aramak için yine Ankara'ya mı gitsem yoksa buradaki işleri mi halletsem bilemiyorum. Bakalım, Allah yardım eder bir şekilde inşallah.
Akşam kese, banyo problemi sonrası kitabımı alıp yatağıma uzandığımda şu şarkının sadece 2 saniyelik melodisi takılınca aklıma bir saatten fazla Tubidy de vakit geçirince sabah yine erken kalkamadım tabi ki. Üstüne de ne giysem krizi eklenip bir de umduğumdan fazla trafikle karşılaşınca eğitime gecikmek kaçınılmaz oldu. Ama bu da bir kez daha ders olsun: Erken kalk, ertesi gün ne giyeceğine (saç baş, takı, çanta, ayakkabı, vb. Her şey dahil) akşamdan karar ver ve hazırla (sonra sabah pantolonundaki lekeyi kapıdan çıkarken fark edip baştan aşağı süt baş değiştirmen gerekir). Ve daima gülümse :)
Akşam kese, banyo problemi sonrası kitabımı alıp yatağıma uzandığımda şu şarkının sadece 2 saniyelik melodisi takılınca aklıma bir saatten fazla Tubidy de vakit geçirince sabah yine erken kalkamadım tabi ki. Üstüne de ne giysem krizi eklenip bir de umduğumdan fazla trafikle karşılaşınca eğitime gecikmek kaçınılmaz oldu. Ama bu da bir kez daha ders olsun: Erken kalk, ertesi gün ne giyeceğine (saç baş, takı, çanta, ayakkabı, vb. Her şey dahil) akşamdan karar ver ve hazırla (sonra sabah pantolonundaki lekeyi kapıdan çıkarken fark edip baştan aşağı süt baş değiştirmen gerekir). Ve daima gülümse :)
7 Ağustos 2016 Pazar
Neden Şaşırmadım Acaba
Hiç şaşırtmıyorsun beni anne. Yine benim (ve diğerlerinin) beklediği tepkileri verdin. Yine destek yerine köstek olmayı seçtin. Yine herkesten önce kendi duygularını ön plana çıkarıp kabuğuna çekildin. Küsmekle, surat asmakla hiç bir şeyi değiştiremeyeceğini hala öğrenmemişsin. Benimse hiç umudum yok sana bunu öğrenebileceğime dair. Ne zaman ki işler senin istediğin gibi olmuyor, sırtını dönüveriyorsun bana. Sanki ben bile isteye seçiyorum yolumu. Zorunluluklarımı anlamıyor, sırtıma bir yük de sen ekliyorsun. Ama ben biliyorum artık: ben senin mutluluğundan sorumlu değilim. Beni kendi mutluluğunun sorumlusu olarak atama hakkın yok, vermiyorum bu hakkı sana. Dilerim çocukların olarak maddi destekten daha çok ve daha önce manevi desteğe ihtiyaç duyduğumuzu çok geç olmadan sen de anlarsın...
29 Temmuz 2016 Cuma
Aferin Bana
Bugün bir kez daha anladım ki gerçekten başarılıyım işimde. İşten ayrılacağımı duyan işçilerin yüzündeki hayal kırıklıklarına açık söylemler de eklendi bugün: İlk kez şansımız döndü demiştik, ilk kez sizin kadar güler yüzlü biri gelmişti, ilk kez gerçekten bizimle ilgilenen biri geldi diye sevinmiştik. Ne mutluluk, ne gurur verici bir durum! Koltuklarım kabardı resmen. Ne diyeyim ki; bir aferin de benden kendime gelsin o zaman: Aferin bana. Ve biliyorum ki hangi işi yaparsam yapayım, elinden gelenin en iyisini yapmakta sır. Boş vermemek, inandıklarından vazgeçmemek. Olmayacağını bile bile doğruyu savunmaya devam etmek. BU yüzden artık biliyorum ki kendi işimi de yapsam, özel sektörde alt seviye bir görevde de çalışsam keyifle ve azimle çalıştığım sürece zafer benim!
26 Temmuz 2016 Salı
İlginç
Karşımda kolsuz diz boyu elbise ile oturan stajer 24 derecelik klimadan üşüdüğü için üzerine bir hırka alıp işe gelmek yerine yaklaşık 15 gündür günde 3-4 kez klimanın derecesini yükseltmek için bizden izin istiyor. İlginç geliyor bana böyle insanlar. Satın alma şefi, benim bölümüm için yapılacak bir işe istinaden kendi teklif aldığı 3000 TL'lik hizmetin faturasındaki 40 TL'lik farkın sebebini bana soruyor. Hizmet kapsamında bir değişiklik olmadığını söylememe rağmen bu 40 TL'lik farkın sebebini hizmet veren firmadan benim öğrenmem gerekiyor! Diyorum ya, ilginç geliyor bana böylesi insanlar. Sabah işe gelirken tek şeritli ve virajlı yolda gayet nizami olarak solladığım kaplumbağa hızındaki antika araç, ben kırmızı ışıkta beklerken ışığa aldırmadan beni geçip önümde kaplumbağa hızıyla ilerlemeye devam ediyor. İlginç! Zaten zorla yemek yiyen bücürüğe akşam yemeğinden 15 dakika önce muz yediren annem; ilginç! İş çıkışı bir saat bir yerlerde bir şeyler içip çene çalalım dediğim aylardır görüşemediğimiz arkadaşım, evde çocuğunun yolunu gözlediğini söyleyerek teklifimi reddediyor. Çok normal. Ama eve gidip 3 yaşındaki çocukla ilgilenmek yerine ev işi yapıyor, tablette çocuğuyla oyun oynuyor, çocuğu gece yarısına yakın uyuyor. İlginç! Yıllarca yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen sıkı fıkı dostlar, bana her türlü eziyeti, baskıyı yaptıktan sonra bir gün birbirlerine düşman olunca taraflardan biri kendisini diğerine karşı savunmak için benden destek istiyor; hayır önce özür dilemiyor, hayır yıllarca bana verdiği zararı tazmin etmiyor, hayır rica etmiyor; onu savunmamın, onun benimle paylaşmadığı haklarını (çıkarlarını) korumamın benim boynumun borcu olduğunu söylüyor, görevimi (!) yerine getirmemi istiyor. İLGİNÇ!!!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)